
Kızlar ve Babaları: İHD Eyleminde Duygusal Anlar!
14 Haziran'da İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Hasta Mahpuslar Komisyonu'nun düzenlediği eylemde, bir baba ve kızının hikayesi yürekleri dağladı. Hasta mahpuslara dikkat çekmek amacıyla yapılan eylemde, Arzu Doğan isimli bir insan hakları savunucusu, babasıyla birlikte yer aldı. Bu dokunaklı tablo, kayıplar, mücadele ve dayanışma üzerine derin düşüncelere yol açtı.
Babam ve Ben: Bir Ömürlük Arkadaşlık
Yazar, babasıyla olan ilişkisini anlatırken, "Kendi başınasın sen, kendi başına…" sözlerinin kendisi için ne kadar ağır olduğunu belirtiyor. Babasının vefatıyla birlikte yasın kişisel bir süreç olduğunu derinden anlayan yazar, ölüm acısının zamanla hafiflemediğini, aksine daha da derinleştiğini vurguluyor. Babasıyla arkadaş gibi olduklarını, en çok da bununla övündüğünü dile getiriyor. İlk gazetesini babasının yardımıyla çıkardığını, onun daktilosunda yazdığını hatırlıyor. Ancak, gazetecilik yapması ve Kürt meselesi gibi konularda farklı düşüncelere sahip olduklarını da ekliyor.
- Babasıyla arkadaş gibi olmaktan gurur duyuyordu.
- Gazetecilik ve Kürt meselesi üzerine farklı görüşlere sahiptiler.
- Babası, "Misak-ı Milli sınırları içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz" diyordu.
Arzu Doğan'ın Mücadelesi ve Dayanışma
Arzu Doğan, engelli bir kadın ve insan hakları savunucusu olarak babasıyla birlikte eyleme katılıyor. Ağabeyi 27 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olmuş. Arzu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde 15 yıl çalıştıktan sonra emekli olmuş ve insan hakları mücadelesine daha fazla zaman ayırmaya başlamış. Babasıyla birlikte eylemlere katılarak, uzun zamandır cezaevinde olan insan hakları savunucusu Hatice Onaran'ın ve tüm hasta mahpusların serbest bırakılmasını istiyor. Arzu, erişilebilirlik sorunlarına rağmen mücadeleden vazgeçmiyor ve dayanışmanın önemini vurguluyor. "İsteyen ekonomik olarak destek olur, isteyen bir mektup gönderir" diyerek, cezaevindekilerle dayanışmanın farklı yollarının olduğunu belirtiyor.
Umut ve Dayanışma Çağrısı
Bu hafta yazarın kişisel duygularıyla kaleme aldığı bu yazı, kayıplar, mücadele ve dayanışma üzerine derin bir iç hesaplaşma sunuyor. Babasıyla olan anıları, Arzu Doğan'ın mücadelesi ve hasta mahpuslara dikkat çekmek amacıyla yapılan eylem, okuyuculara umut ve dayanışma mesajı veriyor. Yazar, babasını özlemle anarken, okuyuculara sevdiklerine sarılmaları ve insan hakları mücadelesine destek vermeleri çağrısında bulunuyor. Şiddetsiz, eşitlik ve özgürlük dolu bir hafta dileğiyle yazısını sonlandırıyor.