Barışa Giden Yol: Cesaret, Demokrasi ve İnsan Hakları
Gündem

Barışa Giden Yol: Cesaret, Demokrasi ve İnsan Hakları


28 October 20255 dk okuma7 görüntülenmeSon güncelleme: 28 October 2025

İnsan hakları savunucuları olarak, kalıcı barışı inşa etmek en temel görevimiz. Özellikle Kürt meselesinde yaşanan ağır ihlaller ve dünyadaki silahlı çatışmalar, bu görevin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Peki, savaşlardan kurtulmanın yolu ne? İşte bu sorunun cevabı ve barışa giden yolda atılması gereken adımlar...

Savaşın Panzehiri: Barış

Tek kelimeyle cevap: Barış. Ancak kalıcı ve anlamlı bir barışı inşa etmek, savaşı sürdürmekten daha zorlu bir süreç. Bu süreçte cesaret, inisiyatif ve kararlılık gibi kavramlara ihtiyaç duyuyoruz. İnsan hakları hareketi olarak, barış süreçleriyle yakından ilgilenmemiz gerekiyor çünkü insan hak ve özgürlüklerinin korunması ile kalıcı barış arasında doğrudan bir ilişki var.

Birleşmiş Milletler'in (BM) 2030'a kadar gerçekleşmesini hedeflediği 17 küresel amaçtan biri olan "Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar" da bu önemi vurguluyor. Özellikle şiddetin azaltılması ve karar alma süreçlerinin katılımcı olması, barışın inşası için kritik öneme sahip. Ancak insan hakları savunucuları olarak, ölümlerin azaltılması değil, tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyoruz.

Barış Neye İhtiyaç Duyar?

Barışın inşasında cesaret, inisiyatif ve kararlılık gibi özelliklere ihtiyaç duyuyoruz. Geçtiğimiz yıl MHP lideri Devlet Bahçeli'nin DEM Parti Eş Genel Başkanlarıyla tokalaşması ve Abdullah Öcalan'ın TBMM'ye gelerek konuşma önerisi, Kürt meselesinin şiddetsiz çözümü için cesur adımlardı. Bu adımlar, sürecin kamuoyunda tartışılmasına önemli katkılar sağladı.

Abdullah Öcalan'ın "Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim" açıklaması, süreci ilerletecek adımların atılabileceğine işaret ediyor. Bu tür adımlar, şiddet alanını daraltan ve siyasetin alanını genişleten bir zemin oluşturuyor. AKP'nin kurucularından Bülent Arınç'ın İmralı'ya gitme açıklaması da siyaset alanındaki cesaretin bir örneği olarak değerlendirilebilir.

Barış, siyasi irade gerektiren bir olgu. Bu nedenle, siyasi liderlerin gösterdiği cesaret son derece kıymetli. Ancak sadece siyasetçiler değil, gazeteciler, akademisyenler, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları da bu süreçte cesur adımlar atmalı. Türkiye'nin son yıllarda insan hakları ve özgürlükler alanında gerileme göstermesine rağmen, sivil alanda atılacak cesur adımlar barışın inşasına katkı sağlayacaktır.

İnisiyatif almak da barışa giden yolda önemli bir adımdır. Devlet Bahçeli'nin DEM Parti yetkilileriyle tokalaşma inisiyatifi ve Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, sürecin ilerlemesine katkı sağladı. PKK'nin fesih kararı ve güçlerini Türkiye dışına çıkarma kararı da barışa giden yolda atılan adımlar olarak değerlendirilebilir.

Kararlılık ve Sonuç

Barışın inşası sürecini kısaltacak ve kalıcılaştıracak bir diğer temel özellik ise kararlılıktır. Cesaretle alınan inisiyatifin kararlılıkla desteklenmesi gerekiyor. Siyasilerin barış sürecinde kararlı olduklarını vurgulaması, toplumun zihnindeki soru işaretlerini ortadan kaldırabilir. Barışın kalıcılaşması için TBMM ve yürütme organının atacağı adımlar kritik öneme sahip.

Toplumun genelinin kararlı bir tutum göstermesi de barışa giden yoldan geri dönülmemesine katkı sunar. Barış, demokrasi ve insan hakları mücadelesine emek veren, cesaret ve kararlılıkla yol gösteren birçok insan var. Bu değerlere sahip çıkarak barış için çok yönlü mücadelemizi sürdürmeliyiz.

Barışa giden yolda cesaret, inisiyatif ve kararlılıkla ilerlerken, insan hakları ve demokrasi standartlarını da gözetmeliyiz. Barışın inşası ile insan hakları ve demokrasi mücadelesini birlikte yürütmeye devam ederek, daha adil ve yaşanabilir bir dünya inşa edebiliriz.